büyükşehir çalışıyor !!!

içmihrak

hasdal1

hasdal2

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Hasdal Geçici Hayvan Bakımevi adıyla bilinen barınakta 16 Ekim 2009 günü, 70’ye yakın yavru köpeği kuduz şüphelisi olarak öldürdü.

Bizlerle birlikte sokaklarda yaşayan, devletin acımasız tehdit ve müdahalelerini bizlerden daha çok, her dakika enselerinde hisseden hayvanlar, devletin paralı uşakları tarafından İstanbul’un çeşitli bölgelerinden uyuşturucu tüfek ve boyun kancalarıyla toplanarak barınaklara naklediliyor. Bu nakliyat esnasında yolda yüksek dozda uyuşturucuya dayanamayan köpekler kapalı kamyon kasalarında can çekişerek ölüyor. Hayatta kalanlar da sokaklarda daha fazla üreyemesinler diye belediyenin kasapları tarafından kısırlaştırılıyor (*), üreme organlarını kaybeden bu hayvanlar ameliyattan hemen sonra karga tulumba taşınarak ıslak, buz kesmiş zeminin üstüne, bir çuval gibi fırlatılıyor, idrar ve dışkı ile kaplı fayansların üstünde saatlerce anesteziden çıkmak için debeleniyor, hatta kimisi anesteziden çıkamıyor bile, oracıkta can veriyor. Ameliyattan sonra yaşamayı beceren hayvanların ameliyat yaraları enfekte oluyor, dikişleri patlıyor, açılan dikişlerden bağırsakları dışarıya dökülüyor. Tüm bunlara rağmen yaşamakta direnen hayvanlara gelince… Devlet tarafından, halk ve çevre sağlığını tehdit ettikleri iddiasıyla bu hayvanlar, tıka basa dolu barınaklarda aç – susuz kalıyor ve birçok hastalık kapıyor, açlıktan ölmeleri için şehrin en ücra köşelerine, dağlık ve ormanlık alanlara sürgüne gönderiliyor, eski sokaklarına geri dönmek için ya da karnını doyurmak için yola çıktıklarında ise çoğu eziliyor. Bu sürgün yerlerinde nadiren sağ kalan hayvanlar da zehirlenerek ya da ateşli silahla vurularak öldürülüyor. Kısacası hayvanların sokaklardan arındırılması için insanüstü bir gayretle çalışılıyor. Yani gerçekten “Büyükşehir Çalışıyor”.

Geçen sene bayram harçlığını çıkarmak için kağıt mendil satan 13 yaşındaki Bülent Çalıkıran’ı öldüren, “Rahatınız ve huzurunuz için varız” sloganı ile görev yapan zabıtaların daha düne kadar, diğer belediyelerde görevli zabıtalarla ortak operasyon düzenleyip hayvanseverlerin evlerini, barınaklarını basarak hayvanlara binbir eziyetle el koyduğunu, el koydukları bu hayvanları kendi barınaklarında aç, susuz bırakarak öldürdüklerini, çöp karıştırarak beslenmekte olan hayvanları çöp konteynırının yanı başında, ağızlarındaki çöp parçasını dahi yutamadan, tüfekle vurarak öldürdüğünü, ölümden kaçanların peşinden sürek avı düzenlediğini, sadece süt emerek beslenebilen yavru köpeklerin gırtlaklarına kadar ellerini sokarak zehir yutturduğunu; üstleri tarafından barınaklara adeta sürgüne gönderilirmişçesine atanan temizlik işçilerinin üstlerine duydukları büyük öfkeyle ve hayvanlar için temizlik yapmayı “aşağılayıcı” bir görev olarak görmeleri nedeniyle hayvanlara yine “insanüstü” bir şiddet uyguladığını, üniversitelerle yapılan protokollerle barınaktaki hayvanların deney hayvanı olarak fakültelere gönderildiğini unutmadık. Unutamıyoruz, çünkü bu kokuşmuş zihniyetin ürünleriyle her gün karşı karşıyayız. Ve bu zihniyet halen devam ediyor ki bugün hayvanlar, gencinden yaşlısına, özürlüsünden sağlıklısına katlediliyor. Öldürmeye programlanmış devletin paralı uşakları cinayetleri meşrulaştıran yasaları uyguluyor, üstlerinden gelen katliam emirlerini yerine getiriyor, kısacası barınakta, sokakta, her yerde öldürüyor! Öldürmeleri için bir “şüphe” yetiyor, ne de olsa şüphelendikleri anda istedikleri kadar canlıyı öldürebilecek devletin sonsuz gücüne ve yetkisine sahipler.

Devlet, her yıl, farklı dönemlerde, kendi mülkî idare amirlerinden sermaye liderlerine, jandarmasından polisine kadar bünyesinde barındırdığı Hayvan Sağlığı Zabıtası Komisyonu adı altında toplanarak ürettikleri senaryo dahilinde hayvanları nasıl imha edeceğine karar veriyor. Bu kararlarla, her toplantı sonunda ürettiği senaryolarıyla, toplumda kuduz paranoyası yaratarak “biyolojik savaş unsuru”ymuşcasına hayvanlara karşı insanları kışkırtıyor, toplumda her daim varolan “kendisinden farklılara tahammülsüz” ve sokakların bu “kendisinden farklılar”dan arındırılması gerektiğini savunan kesimin desteğini alarak yeni katliamlar düzenleyebilmek için zemin hazırlıyor.

Geçtiğimiz günlerde, aylardır kuduz karantinası altında ve devletin yasalarına göre bu bölgeden hayvan çıkarmanın yasak olduğu (**) Habibler bölgesinden köpek toplama emrini alan belediye ekipleri, topladıkları köpekleri Hasdal’daki barınağa getirmiş, bu köpeklerin içinden bir yavru köpek diğer yavruların bulunduğu bölüme konulmuştur. Hiçbir hastalık belirtisi göstermeyen, davranışlarında herhangi bir aykırılık olmayan bu yavru köpek, ertesi gün ölü şekilde bulunmuş, belediye görevlileri ölen köpeğin bu bölümdeki diğer yavrulardan birkaçını ısırdığını, ısırılan köpeklerin de anında (!) salya akıtmaya başladığını iddia etmiştir.

“Bir günde bir canlının kudurabileceğini iddia edecek kadar” bilimsel gerçeklerden uzak bir şekilde çalışan, üstlerinden ve patronlarından aldıkları her emri toplum ve halk sağlığı menfaatini düşündükleri iddiasıyla yerine getirerek devletin daimi uşaklığını yapan, devlet tarafından kendilerine verilmiş unvanları “paye” olarak görüp canlılara hükmetmek için, onların yaşamlarının sonlandırılmasına karar verebilecek kadar kullanarak komplekslerinden arınmaya çalışan, sokaklarda kıt kanaat yaşayan bu canlıların yaşamlarını kolaylaştırmak yerine onları imha etmeyi benimsemiş ve gözlerini kırpmadan canlı öldürebilen bu zihniyet, daha önce birçok kez yaptığı gibi müşahede altına almadan, hiçbir karantina tedbiri uygulamadan 16 Ekim günü 70’ye yakın yavru köpeği kuduz olabilecekleri bahanesiyle katletmiştir. Hekim olduğunu iddia eden, belediyenin müdürü Gençdal’ın ifadesine göre bu katliam, ötanazi ile değil, kendi yöntemleri ile yapılmış ve katledilen hayvanların ölüleri delil olarak kullanılmamak üzere yok edilmiştir.

Bu hayvanları, yarım asırdan fazla bir süredir hayvanların öldürülmesi için varolan, cinayetleri meşrulaştıran 3285 sayılı Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanunu (***) ile Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker öldürdü, tamamı hayvanların aleyhinde olan devletin yasalarını destekleyen, kraldan çok kralcı hayvansever grup ve dernekler öldürdü.

Bu hayvanları, katliamların yasal dayanağı olan sözünü ettiğimiz kanunu eksiksiz uygulamakta kararlı olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş ve Veteriner İşleri Müdürü Hasan Gençdal öldürdü.

Bu hayvanları, yıllardır uydurma raporlar tanzim ederek katliamları meşrulaştıran Pendik Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü’nün müdürü Muhammet Aksın öldürdü.

Bu hayvanları, kendi devletinin yasasını bile bile karantina bölgesinden hayvan toplatan, kendilerine hekim diyen, barınağın sorumluları, Veteriner İşleri Müdür Yardımcısı Recep Zafer ve Ahmet Bölükbaşı bir günde öldürdü.

Bu hayvanları devlet öldürdü. Öldürdü, çünkü devlet kendini, korkutarak, sindirerek, susturarak, öldürerek kanıtlar.

2010 İstanbul Kültür Başkenti projesi nedeniyle İstanbul sokaklarında yaşamlarını sürdürmeye çalışan canlılara yönelik hak ihlallerinin artacağını düşünüyoruz. Çünkü devlet, yıllardır aynı sokağı paylaştığı hayvana bile tahammül edemeyen, günden güne yoksullaştırılan, köleleştirilen, aç, para uğruna birbirlerini öldürebilecek raddeye getirilen insanların doldurduğu İstanbul sokaklarını 2010 için modernleştirecek, yurtdışından gelecek olan misafirlerine kültürü sokaklara bizzat kendi eliyle karış karış nasıl dağıtmış olduğunu gösterecek, tıpkı 1996 yılında yapılan Habitat Zirvesi’nde olduğu gibi. İstanbul sokaklarında yaşayan hayvanlar, eski zirve hazırlık dönemlerindeki gibi toplanacak, çoğu kaybedilecek ve öldürülecek. Her zaman minareyi kılıfına uydurup kollarını sıvayan devlet, tüm bu katliamlara dayanak olması için yine kendi eliyle her semtte pıtrak gibi kuduz vakaları yaratacak. Tabii sokak çocukları da devletin bu kendini ve rüşdünü ispat kompleksinden nasibini alacak.

2007 yılında Bandırma’da 280 köpeğin aynı gerekçeyle bir gecede katledilmesinin ardından bu barınaktaki hayvanların boğazlanması ve o günden bugüne yaratılan sahte kuduz vakalarından anlaşılıyor ki devlet, bu planlı cinayetlere devam edecek.

Bu cinayetleri engellemek için devletin tamamen canlıların üzerinden elini çekmesini, varlığının ispatı için canlılara uyguladığı tahakküme son vermesini, katliam araç-gereçleriyle donatılmış, çıkardığı modernleşme (!) yasalarına rağmen, halen varolan itlaf ekiplerini ve veteriner işleri müdürlüklerini lağvetmesini, her gün yüzlerce hayvanın ölmesine neden olan, sokaklardan ve bizlerden kopardıkları hayvanların yaşamsal ihtiyaçlarını dahi karşılamaktan aciz, devlete ait barınak ve bakım merkezlerini derhal bizlere teslim etmesini istiyoruz.

Bağımsız Hayvan Hakları Savunucuları

Notlar:

(*) Kısırlaştırma müdahaleleri çoğunlukla ihaleler düzenlenerek taşeron şirketlere yaptırılıyor. Belediye, kapitalist sistemin bir gereğini daha yerine getirerek hem “gereksiz” gördüğü hayvanlarla boşa vakit geçirmemiş oluyor, hem de kendilerinin ve belediyeden geçinen elleri kanlı şirket sahiplerinin ceplerine doldurdukları ve adeta taptıkları paranın miktarını katlıyor.

(**) 3285 sayılı HSZK / Uygulama Yönetmeliği, Madde 119/h: Kuduz hastalığından veya bulaşmadan şüphe edilen hayvanların bulundukları yerin dışına çıkarılmasına izin verilmez.

(***) 3285 sayılı HSZK / Uygulama Yönetmeliği, Madde 119/a: Kuduz hastalığına yakalanmış ve kuduz hayvan tarafından ısırılan hayvanlar tazminatsız olarak öldürülür ve imha edilir.

Madde 119/c: Kuduz hastalığı çıkan yerdeki sahipsiz ve başıboş köpekler köylerde muhtar ve ihtiyar heyetince, kasaba ve şehirlerde belediye zabıtasınca tazminatsız olarak öldürülür ve imha edilir.

on 16 th. of october ‘ 09, nearly 70 puppies were killed by istanbul metropolitan municipality at hasdal !!!

not: sayfa başında kullanılan görsel bir içmihrak tasarımıdır, kendilerine teşekkürler..

2 Yanıt “büyükşehir çalışıyor !!!”

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: